202005.08
0

UZAKTAN EĞİTİM KAPSAMINDA ÖZEL OKUL ÜCRETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ, Av. Sevcan YALÇIN

UZAKTAN EĞİTİM KAPSAMINDA ÖZEL OKUL ÜCRETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

                                                                                                                                 Av. Sevcan YALÇIN

Covid-19 virüsünün ortaya çıkmasıyla uygulanan tedbirler kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünce 16.03.2020 tarihli 556022 sayılı yazısı ile okulların 30 Mart 2020 tarihine kadar tatil edildiği bildirilmiştir. Ancak salgının artması üzerine tedbir amaçlı olarak Milli Eğitim Bakanlığınca okulların 30.04.2020 tarihine kadar uzaktan eğitim ile devam edileceği kamuoyuna duyurulmuştur. Ancak gelişen devam etmekte olan salgın hastalık hali nedeni ile 27.04.2020 tarihinde Cumhurbaşkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığınca uzaktan eğitimin 31 Mayıs 2020 tarihine kadar devam edeceği açıklanmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan açıklamada uzaktan eğitimin 31 Mayısta sona ereceği ve 2 haftalık bir telafi çalışması ile ders açığının kapatılabileceği açıklanmıştır. Şartların normal seyrinde,  okulların 19 Haziran’da kapanacak olması dikkate alındığında, 16 Mart ila 19 Haziran arasını kapsayan bu fiili okula gitmeme süreci yaklaşık 3 aylık bir süreci kapsamaktadır. Mart ayını kapsayan süreç tatil olarak kabul edilmiş ve bu süreçte ders yapılmamıştır. Nisan ve Mayıs aylarında uzaktan eğitim sistemi ile eğitim görüleceği kararlaştırılmış olması nedeni ile de Haziran ayının da eğitim yapılmadan geçirileceği anlaşılmıştır.

Ancak bu süreç içerisinde ticari işletme kapsamında bulunan ve ciddi ücretler ödenen Özel Eğitim Kurumlarına ödenen ve ödenecek olan ücretler hususunda eğitim gören öğrenci velilerince haklı olarak bu süreçte bu ücretlerin ne şekilde ödeneceği hususu sorgulanır hale gelmiştir. Bu ücretler yıllık olarak peşin ödenmiş olmakla birlikte, taksitler halinde ödeme olarak da kararlaştırılmış olabilmektedir. Bakanlıkça Özel Okul ücretleri ücretler hususunda bir açıklama yapılmamış olmakla birlikte okullar da bu konuda herhangi bir açıklama yapmaktan kaçınmaktadır. Dolayısıyla veliler de ödenen bu bedellerin karşılığı olan eğitim hizmeti, yemek hizmeti, servis hizmetini ödemek zorunda olup olmadıkları konusunda nasıl bir tutum izleyeceklerini bilememekte olup, biz de bu hususta çokça soru ile karşılaşmaktayız.

30.04.2020 tarihinde Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu yaptığı açıklamada Özel Eğitim Kurumlarının internet yolu ile online sistem üzerinden eğitimlerine devam ettiği bu nedenle eğitim ücretlerinin iadesinin haklı olamayacağını ancak yemek ve servis bedellerinin talep edilebilir olduğu hususunda görüş beyan etmiştir.  Acaba bu görüş, hukuki düzenleme ile uyumlu mudur?

Peki bu süreç içerisinde velilerin hangi hukuki dayanaklar ile ne şekilde hangi talepleri ileri sürme hakları olduğu hususunun açıklanması gerekmiştir.

Artık herkesçe bilindiği üzere Dünya Sağlık Örgütünce ‘’koronavirüs’’ küresel bir salgın hastalık olarak açıkça kabul edilmiştir. Bunun anlamı nedir? Salgın hastalık tanımlaması kanunda açıkça yer almasa da Yargıtay kararları ve içtihatlar gereğince mücbir sebep (ifa güçlüğü halleri) olarak kabul edilmektedir.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmeler kapsamında ortaya çıkan salgın hastalık yani mücbir sebep durumu sözleşmelerin yerine getirilmesi noktasında borcun ifasını tamamen veya kısmen imkansızlaştıran bir durumdur.  Bu kapsamda karşılıklı yapılmış sözleşmeler kapsamında mücbir sebebin ortaya çıkması durumunda ortaya çıkacak ihtilafların çözümü Türk Borçlar Kanunu 136-137 ve 138. maddelerinde yerini bulmaktadır.

  • Türk Borçlar Kanunu 136. Madde ifa imkansızlığından bahsetmekte olup; ‘’borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebepler ile imkansızlaşırsa borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebi ile borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder’’ demektedir.

  • Türk Borçlar Kanunu 137. Madde ise; kısmi ifa imkansızlığını içermekte olup ‘’borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkansızlaşan kısmından kurtulur. Ancak kısmi ifa imkansızlığı öngörülseydi böyle bir sözleşme imzalanmayacağı açıkça anlaşılması durumunda borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde bir tarafın borcu kısmen imkansızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa karşı edim de o oranda ifa edilir’’ demektedir.

  • Türk Borçlar Kanunu 138. Maddesinde ise ; ‘Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.’’ Şeklindedir.

 

Kanun maddeleri gayet net ve açık olup Özel Eğitim kurumları ile yapılan sözleşmeler kapsamında bu süreç içerisinde öğrencilerce kullanılmayan hizmetlerden olan;

  • Yemek ve servis hizmetlerine ilişkin peşin ödenen ücretlerin Türk Borçlar Kanunu 136. madde kapsamındaki sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince iadesi talep edilebilecektir. Keza henüz ödenmeyenler bakımından da kurumca ödeme beklenemeyeceği açıktır.

Bu yemek ve servis ücretleri çoğunlukla eğitim hizmeti ücreti içerisine dahil edilen ve eğitim hizmeti ile birlikte alınmakta olup sözleşmede açıkça ne kadar oldukları özellikle yemek ücreti yazmayabilmektedir. Böylesi bir durumda iadesi talep edilecek bu yemek veya servis ücretinin miktarının net olarak ne kadar olduğunun ve ne kadar ödeme iadesi talep edeceğinin bilinmemesi durumunda okul ile görüşme sağlanarak ilgili ücretin iadesi ve henüz ödenmemiş ise eğitim ücretinden mahsubu talep edilmelidir. Okul yönetimi ile böyle bir birlik sağlanamamış olması durumunda gönderilecek ihtarname ile eğitim hizmetine dahil olan bu ek kalemlerin miktarının bildirilmesi ile iadesi ve mahsup edilmesine yönelik ihtar tanzim edilebilir. İlgili ihtara olumlu yanıt alınamaması durumunda alacağının Tüketici Mahkemesinde açılacak olan dava ile iadesi talep edilebilecektir.

  • Uzaktan eğitim kapsamında verilen eğitim ücretinde indirim hususu ise biraz daha tartışmalı bir konu haline gelmektedir. Bu durumu birkaç olasılıkla değerlendirmek gerekmektedir.

 

  • Özel Okullar bu süreçte hiç hizmet sunamaması durumunda BK 136. madde kapsamında eğitim bedelini iade etmekle yükümlü olacaklardır. Oysa ki okullar uzaktan eğitim vermeye devam etmektedirler.

 

  • Eğer Özel Okul taahhüt ettiği hizmeti kısmen ve uzaktan yerine getiriyorsa bu durumda hizmetin kalitesi ve oranına bakmak gerekmektedir. Eğer verilen hizmet okuldaki eğitim süresini karşılamıyor ise bu durumda kısmi oranda indirim talebinde bulunulabilir. Bu durumda da Borçlar Kanunu 138. Maddesi devreye sokularak sözleşmenin yeni koşulara uyarlanması talep edilebilecektir.

 

  • Eğitim kurumu için artık eskisinden daha sınırlı bir hizmet, daha az bir maliyetle sunuluyorken, maliyetlerinde hiçbir değişim yokmuşçasına davranan eğitim kurumu sağlıklı bir değerlendirme yapamıyor olarak değerlendirilebilecektir. Elbette bu değerlendirme mahkemece yapılabilecektir.

 

  • Örneğin Özel eğitim kurumunda haftalık ders programında yer alan İngilizce ders saati 10 (on) saat olarak belirlenmiş ise uzaktan eğitim ile bu eğitim ancak 4 (dört) saat verilebiliyor ise, ki bu durum diğer dersler için de geçerli ise bu şartlarda uzaktan eğitim sistemi ile ödenen ücretin tam karşılığı olan eğitimin tam olarak verilebildiğinden söz edilemez.

 

  • Biran için aynı eğitim süresinin verildiğini varsaysak dahi, eğitim kurumunun üzerinden attığı maliyet varken, bu maliyetin velilere yansıtılmaması hakkaniyetli olmayacaktır.

 

  • Her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığınca iki haftalık telafi dersleri konulacağı açıklaması yapılmış ise de yaklaşık üç aylık bir dönemin 2 haftada telafi edilebilirliği bugünkü tablo itibariyle mümkün görünmemektedir.

 

Bu kapsamda eğitim hizmeti ücretinin ödenip ödenmemesi veya kısmi ödenmesi hususu tamamen Özel okul tarafından verilen uzaktan eğitim kapsamının niteliği ve kalitesi ile orantılıdır. Eğitim hizmetinin hiç verilemediğinin veya eksik verildiği gerekçesi ile tüketiciler tarafından yukarıda da bahsettiğimiz üzere ilk etapta okul idaresi ile görüşüp anlaşma sağlanmasında fayda olup bunun yapılamaması durumunda yine ihtarname yolu ile buna ilişkin talepler bildirilmelidir. Olumsuz yanıt alınması durumunda bu hususta yemek ve servis ücretlerinin iadesi konusunda açılacak dava ile birlikte eğitim hizmetine yönelik talepler de ileri sürülebilecektir. Bu durumda Mahkemece bilirkişi incelemesi yapılarak verilen eğitimin kapsamı değerlendirilerek iadenin gerekip gerekmediği ve ne kadar iade edilmesi gerektiği hususu tespit edilebilecektir. Bu durum her okulun şartlarına göre ayrı ayrı değerlendirilecektir.

 

Kısacası, bu dönemde yemek ve servis hizmetlerinden yararlanılmadığı açık olup ödenen bu ücretlerin iadesi sebepsiz zenginleşme kapsamında talep edilebilecekken, eğitim hizmeti açısından her okulun vermiş olduğu eğitimin kalitesi ve koşulları değerlendirilerek sözleşmenin uyarlanması kapsamında ücretlerde kısmi iade veya diğer dönem için mahsup talebinde bulunulabilecektir. Bu noktada eğitim kurumlarının tek hesabı anlaşılır hakkaniyetli bir indirim (bedel iadesi) duyurusunda bulunması, hukuken karşılaşabileceği çok sayıda yargısal işlemin iş yükü ve maddi yükünden kurtulmak için de bir imkan olabilir.


Bu arada belirtilmesi gereken ek bir konuda eğitim kurumlarının kira vb. ödemelerinin mücbir  sebep kapsamında değerlendirilmesinin kiracılık ilişkisi kapsamında zorunlu olduğudur. Bu noktada fiziki olarak kullanılmayan ve bu nedenle velilerce eğitim ücretlerinin iadesi istenen kurumlara karşı duyarsızlık gösteren mülk sahipleri ise olası kira indirim ve fesih taleplerine hazır olması gerekir.


Tüm bu ücret talepleri hususunda alınan resmi bir karar söz konusu olmadığından her bir tüketici bireysel olarak hakkını arayacaktır. Bunca soruna ve davaya neden olunmaması için özel eğitim kurumlarının, okul binalarının mülk sahiplerinin, velilerin, eğitim kurumlarına mal ve hizmet tedarikinde bulunan tüm diğer paydaşların uzlaşı ve resmiyete kavuşturulmak istenen konularda arabuluculuktan yana tavır almasını önermekteyiz.