201907.25
0

TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE ADLİ TATİL, Av. Asena İlayda ATEŞ

TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE ADLİ TATİL

Hukuk hayatın özüdür ve yaşayan bir müessesedir. Bunun doğal bir sonucu olarak da, toplumsal hayat hangi yönde şekillenirse ve yoğunlaşırsa hukuk ve dolayısıyla da onun uygulayıcıları da o yönde kendilerini konumlandırırlar. Örneğin, ekonominin iyi gitmediği, dalgalanmaların olduğu bir dönemde, şirketlerin ticari menfaatleri bir bir sarsılmakta, oluşan nakit sıkıntısı ile, şirketler borçlarını ödeyemez ve ekonomik devamlılılarını sağlayamaz duruma gelmektedir. Bu gibi hallerde, ticari şirketler konkordato ilan edebilmekte, karşılıksız çeklerde ve dolayısıyla karşılıksız çek düzenleme suçlarında artış olmakta, malvarlığına ve kişi güvenliğine karşı suçların işlenme miktarı çoğalmaktadır. Bireysel harcamalarda ise, krediyle hayat döngüsü bir sarmal haline gelmekte, bir müddet sonra da o da çözüm olmamakta ve icra takiplerine konu borçların içinde kişiler kendilerini bulmaktadırlar. Anılan hukuki sorunların tamamında yargının üç ayağından olan iddia savunma ve karar mekanizmalarında çalışan Cumhuriyet Savcısı, Avukat ve Hâkim görev yapmaktadır. Yargının unsuru olan bu görevdekiler, sorunlar yumağı haline gelmişler düğümleri çözmek için eşinden, çocuğundan, sosyal yaşantısından ve de ruhunu dinlendirmekten feragat ederek ekstra efor sarfetmektedirler. Yoğun, yorucu ve stresli çalışmada hukuk uygulayıcılarına ara bir nefes alma, dinlenme imkânı tanınarak deşarj olmaları, en verimli ve sağlıklı çözümler üretilebilmeleri için, ara dinlenme döneminin süresi ve bu süre zarfında görülebilecek yargısal işlerin niteliği davaların makul süre içerisinde bitirilmesi için büyük öneme sahiptir. Zira, Anayasamızın 141. maddesinin son fıkrasında “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” hükmüne yer verilmiş, AİHS’nin 6. maddesinin birinci fıkrasında da herkesin, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının “makul süre içinde” görülmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

Ülkemizde, mahkemelerin, her yıl 20 Temmuz ile 1 Eylül arasında girdikleri dinlenme dönemini “adli tatil” olarak adlandırılmaktadır. Adli tatil, 1927-2005 yılına kadar adli tatil her yıl 20 Temmuzda başlıyor ve 5 Eylülde sona eriyordu. Bir gelenek haline gelmiş olan ve yargısal durum tespitlerinin, temenni ve dileklerinin kamuoyuyla paylaşıldığı, hedeflerin belirlendiği, hatta yargısal sorunların doğrudan yasama ve yürütmeden gelen muhataplarına iletildiği adli yıl açılış konuşması ve törenleri ise 5 Eylül’de yapılmaktaydı. Bu şekliyle yargı makamları ve mensupları, 45 günlük bir izin kullanmaktaydı. Ülkemizdeki uzun yargılama dönemleri nedenlerinden biri de uzun adli tatil süresi olmasının da etkisiyle, bu sistem 5219 sayılı Kanunla değiştirildi ve adli tatilin her yıl 1 Ağustos ile 5 Eylül tarihleri arasında yapılması kabul edildi. Buna göre adli tatil süresi bir miktar azaltılarak, toplamda 36 güne indirildi. Yargı hizmetlerinde etkinlik ve verimliliğin sağlanması ve kısa sürede yargılama konusu hakkında karar verilmesini sağlamak amacıyla yürütülen çalışmalar kapsamında; hâlen değişik kanunlarda yer alan adlî tatil süresinin kısaltılmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Bu düzenleme ile hâkim ve savcılar açısından adli tatilin cazibesi kalmadığından ve yargı çalışanlarının çoğu yılın sadece Ağustos ayında ve tek seferde kullanılabilen 36 günlük adli tatil yerine, birkaç seferde ve yılın istediği döneminde kullanabileceği yol süresi dâhil 32 günlük normal yıllık izin kullanmayı tercih etmeye başlamışlardı. Bu halde adli tatilde belirli işlerin görülmesinin yasak olması nedeniyle çalışılamaz iken diğer durumda da hâkim ve savcıların izinli olması, yerlerine geçici yetkilendirmeler ile hâkimlerin görevlendirilmeleri nedeni ile dava işler görülemez olmuştur. Bir dengenin sağlanması bakımından orta bir yol bulunmuş, nihayetinde, son durum olarak adli tatilin her yıl 20 Temmuzda başlaması ve 31 Ağustos tarihinde sona ermesi ve adli yılın 1 Eylül günü itibariyle başlaması kabul edilmiştir.

Adli tatil bir dinlenme döneminin yanında kanun gereği iş görme yasağının da devrede olduğu bir hukuk müessesedir. Adli tatilde bir takım yargı işleri devam ederken, bir takım yargı işleri ise durur. Bu nedenle de, avukat, hâkim, C. savcısı ve adliye personeli bu ara dönemde adli yıl içinde olduğundan daha sakin bir dönem geçirir. Her Eylül ayının girişiyle de yeni adli yıla girilmiş olur.

Peki, adalet hizmetinin tatili olur mu? Aslen adli tatil sürecinde hukuk işleri tümden durmamakta, tüm hukuk sektörü çalışanları işlerinden uzaklaşmamaktadır. Hatta bilhassa gecikmesinde sakınca olan hukuk işleri, geçici hukuki korumalar ve kanunun izin verdiği diğer dava ve işler adli tatil içinde de görülmeye devam etmektedir. Tatil yapan yargı mensuplarının yerlerine nöbet sistemiyle diğerlerince ikame edilir.

Yargıtay da istikrarlı kararlarında adli tatil süresi içinde duruşma yapılarak karar verilmesini, keşif yapılmasını, muvafakati alınmış olsa dahi kişinin sorguya çekilmesini, kanunun açık hükmü karşısında yasaya aykırı kabul etmekte ve bozmaktadır.

Görüldüğü gibi adli tatil, yargı çalışanlarının yıllık izinlerini yaptığı bir zaman dilimi olmayıp, bir usul hukuku müessesesidir. Bunun bir sonucu olarak adli tatil süresince yargı mercileri kural olarak iş görme yasağına tabidirler

Bilindiği üzere ülkemizde yargı birimleri adli yargı ve idari yargı olmak üzere ikiye ayrılır. Her iki farklı yargı kolunun da kendi usul kanunlarından kaynaklanan adli tatilde görülecek dava işler ayrı ayrı düzenlenmiş, adi tatil içinde sona eren sürelerin akıbeti farklı düzenlemelere tabi tutulmuştur. Bu düzenlemeler aşağıda detaylıca belirtilmektedir.

Adli Yargıda Adli Tatil

Hukuk Mahkemeleri Açısından Uygulama;

Adli Yargı alanında adli tatil uygulaması süresi, devam eden ve duran işleri ve içeriği ile kendisine hukuk mahkemeleri için 6100 sayılı HMK’da, ceza mahkemeleri için ise 5271 sayılı CMK’da yer bulmuştur.

Yargılama usul mevzuatındaki bu ayrıksı durumu sırasıyla inceleyecek olursak, hukuk yargılamasında, ilk derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay bakımından adli tatilde görülebilecek işler HMK’nın 103. maddesinde sayılmıştır. Adli tatilde devam edecek işler kanun maddesinde açıkça sayılmış olanlar ile sınırlıdır. Bunlar;

  • İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma, deniz raporlarının alınması ve dispeçci atanması talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve diğer başvurular hakkında karar verilmesi,
  • Her çeşit nafaka davaları ile soy bağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ya da işler,
  • Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları,
  • Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar,
  • Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli evrakın kaybından doğan iptal işleri,
  • İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar,
  • Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler,
  • Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler,
  • Çekişmesiz yargı işleri,
  • Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen, dava ve işler.
  • Tarafların anlaşması hâlinde veya dava bir tarafın yokluğunda görülmekte ise hazır olan tarafın talebi üzerine, yukarıdaki iş ve davalara bakılması, adli tatilden sonraya bırakılabilir,
  • Yukarıda sayılanlar dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a gönderilmesi işlemleri de yapılır.
  • Ayrıca yine aynı kanunun 103. maddenin üçüncü fıkrasına göre, adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır.

Ceza Mahkemeleri Açısından Uygulama;

Ceza Yargısı alanında adli tatil uygulaması süresi, devam eden ve duran işleri ve içeriği ile kendisine 5271 sayılı CMK’da yer bulmuştur. Söz konusu düzenlemeye göre;

  • Ceza yargılamalarında her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verilir,
  • Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir,
  • Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar,
  • Ceza Yargısında adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.

Adli işlemlerden Savcılığın kapsamına giren işler 7/24 kesintisiz yerine getirildiği için adli tatilden de etkilenmeyecektir. Dosyanıza bakan bir Cumhuriyet Savcısının adli tatilde olması da soruşturmayı etkilemeyecek, acil olan işlemler refik Cumhuriyet Savcısı yani adli tatildeki Cumhuriyet Savcısının yerine bakan başka bir Cumhuriyet Savcısı tarafından yerine getirilecektir.

Adli tatil içerisinde bir suç işlenme şüphesinin ortaya çıkması halinde, soruşturma yapmamak mümkün değildir. Keza tutuklu işlere ait duruşmalar da adli tatilde yapılmaya devam edilir. Adli tatil süresince nöbetçi mahkemeler görev yapar. Tatilde yapılan tebligat geçerlidir. Ancak süreler işlemez.


İdari Yargıda Adli Tatil

İdari yargı alanında adli tatil uygulaması karşımıza “çalışmaya ara verme” şeklinde çıkmaktadır ve süresi, devam eden ve duran işleri ve içeriği ile kendisine 2577 sayılı İYUK’da yer bulmuştur. Söz konusu düzenlemeye göre;

  1. Bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler. Ancak, yargı çevresine dâhil olduğu bölge idare mahkemesinin bulunduğu il merkezi dışında kalan ve sadece bir idare veya bir vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri çalışmaya ara vermeden yararlanamazlar. Bu mahkemeler, İYUK 62. maddedeki sınırlamaya tabi olmaksızın görevlerine devam ederler. İYUK 62. madde şu şekildedir; nöbetçi mahkeme çalışmaya ara verme süresi içinde aşağıda yazılı işleri görür;
  • a) Yürütmenin durdurulmasına ve delillerin tespitine ait işler,
  • b) Kanunen belli süre içinde karara bağlanması gereken işler.
  1. Çalışmaya ara verme süresi içinde; bölge idare mahkemesi başkanının önerisi üzerine, HSK’ca, birden fazla idari yargı mercii olan yerlerde idare veya vergi mahkemeleri başkan ve üyeleri arasından görevlendirilecek yeteri kadar hâkimin katıldığı bir nöbetçi mahkeme kurulur. Bölge idare mahkemeleri için ise bölge idare mahkemesi başkanının önerisi üzerine, HSK’ca, tüm daire başkan ve üyeleri arasından görevlendirilecek yeterli sayıda nöbetçi daire kurulur. Çalışmaya ara vermeden yararlanamayanlar ve nöbetçi kalanların yıllık izin hakları saklıdır.
  2. Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.

Adli Tatilin Sürelere Etkisi

Adli tatilde diğer günlerde olduğu gibi tebligat yapılabilir. Yargılama faaliyetine ilişkin kanunda sayılanlar haricindeki dava ve işler adli tatilde görülemese de, adli tatilden önce verilen bir karar veya yapılan bir işlem adli tatilden önce tebliğ edilmiş ancak sürenin son günü adli tatile rastlamış olabileceği gibi ilgili tebligat adli tatil içerisinde de yapılmış olabilir. Bu husus da irdelenmesi gereken konulardan biridir.

CMK m. 331/4’e göre, “Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.” Ancak adli tatilde görülmesi gereken tutuklu ve ivedi sayılacak işlerle ilgili olarak adli tatilde süreler uzamayarak tam olarak işler. Yani adli tatilde görülen dava ve işler bakımından süreler adli yıl içerisindeki şekliyle uygulanmaya devam edecektir.

HMK m. 104.’de, “Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır.” hükmüne yer verilmiştir. Yani adli yıl başlangıç gününü takip eden haftanın aynı günü süre bitmiş sayılır.

İYUK m. 8/3’te “Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.” hükmü yer almaktadır.

Sonuç olarak, sürelerin son günü adli tatile rastlarsa, bu süreler adli tatilin bitiminden itibaren ceza yargılaması bakımından üç gün, hukuk yargısı bakımından bir hafta ve idari yargı bakımından yedi gün uzayacaktır.

 

Adli Tatilin Kaldırılması

Yukarıda giriş kısmında bahsedildiği üzere, adli tatil yargı çalışanları için bir gerekliliktir. Buna rağmen adli tatil uygulamasının kaldırılması gerektiğini savunanlar da azımsanmayacak derece çoktur. Adli tatilin kaldırılmasını savunanlara ileri sürdüğü sebepleri sıralayacak olursak şunlardır[1];

  • Hâkimlerin izinde olan meslektaşlarının işlerine bakmak zorunda kalması
  • İş görme yasağı olmadığından yargı mensupları yaz aylarında yargılama yapabileceklerdir.
  • Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yargısal işlemleri tatil için geldikleri ülkemizde yapabileceklerdir.
  • Üçüncü sebeple benzer doğrultuda ülkemize tatile gelen yabancıların yargısal işlemlerini adli tatil içinde de yapabilecektir.
  • Bazı bölgelerde hava koşulları sebebiyle bazı muhakeme işlemlerinin sadece yaz aylarında yapılabilir.
  • Yargı mensuplarının yılın başka dönemlerinde ve parçalar halinde izin kullanabilmesi.

Sonuç

Giriş kısmında da bahsedildiği üzere, adli tatil yargı mensupları açısından kendine, ailesine ve sosyal yaşantısına vakit ayırma, yeni adli yılın hazırlığını ve planlamasını yapma, yoğun tempoda birikmiş ya da yarım kalmış işlerin tamamlanmasını sağlama… v.b. birçok açıdan katkısı bulunmaktadır. Zaten usul kanunlarımızda da bu ara dönemde ortaya çıkabilecek zafiyetlere ilişkin önlemlerde alınmış bulunmaktadır. Adli tatilin kaldırılması için ileri sürülen sebeplere hak verilecek olsa da, buna ilişkin istisnai düzenlemeler ile belki de hâkime takdir hakkı tanınarak, sakıncalar ortadan kaldırılabilir.

Yukarıda anlatıldığı üzere her usul kanunu açısından farklı adli tatil düzenlemeleri bulunduğundan ve kanun maddelerine yeteri kadar bakılmadığından ezbere iş yapılan durumlarda ciddi mağduriyetler ortaya çıkabilir. Adli tatilde görülecek işler ile görülemeyecek işler ya da süreler bakımından uygulayıcılar olarak titiz bir yaklaşım içinde olmakta fayda bulunmaktadır. Örneğin, yazılı yargılama usulüne tabi bir davada temyiz süresi adli tatil sonuna kadar uzadığı halde basit yargılama usulüne tabi davanızda süre uzamaz. Ceza mahkemelerinde ise, temyiz süresi uzar ancak konu itirazı gerektiriyorsa itirazda süre uzamaz. Tutuklu davalarda duruşma yapılır. Tutukluluğa itiraz süreleri işlemeye devam eder. Adli tatilde yapılan işlerde, açılan taleplerde mutlaka önce adli tatile ilişkin hükümler okunmalıdır.

Son olarak vurgulamak gerekir ki, Anayasa Mahkemesine başvuruya ilişkin süreler adli tatilde de işlemektedir. Bu nedenle son günü adli tatile denk gelen bireysel başvuru dilekçelerinin adli tatilde ve başvuru süresi içinde Anayasa Mahkemesi’ne sunulması zorunludur.


Yazar:Av. Asena İlayda ATEŞ


[1] https://dergipark.org.tr/download/article-file/155598, Erişim Tarihi: 24.07.2019.