Soybağının Kurulması Davalarında Taraflardan Zorla DNA Örneği Alınabilir Mi?, Av. Asena İlayda ATEŞ
SOYBAĞININ KURULMASI DAVALARINDA TARAFLARDAN ZORLA DNA
ÖRNEĞİ ALINABİLİR Mİ?
Soybağı kavramı, Türk Medeni Kanunu kapsamında aile hukuku başlığı altında
düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ışığında çocuk ile ebeveynleri arasında soy bağı
kurulmasının koşulları ve yolları bellidir. Mevcut yasal düzenlemeye göre iki şekilde soybağı
kurulması mümkün kılınmıştır. Bunlardan ilki, kan bağına dayalı soybağının tahsisi, diğeri ise
evlat edinme yoluyla soybağı tahsisidir.
Soy bağının kan bağı esasına göre kurulması aşamasında da ikili bir ayrım yapmak uygun
olacaktır. Bunlar;
1. Çocuk ile Ana arasında soy bağı kurulması: Medeni Kanunumuzda, çocuk ile ana
arasında soy bağının doğumla kurulacağı esas alınmıştır. Bu aşamada soybağının
kurulması için çocuğun evlilik dışı veya evlilik içi doğmuş olması gibi bir ayrım
yapılmaz. Basitçe, anadan doğmak çocuk ile ana arasında soybağının kurulması için
yeterlidir.
2. Çocuk ile Baba arasında soy bağı kurulması: Medeni Kanunumuz bu noktada üç farklı
durumu değerlendirmektedir. Ana ile evlilik birliği içinde doğan çocukların baba ile
soybağı doğum ile kurulmuş olur. Evlilik birliği dışında doğan çocuğun ana babasının
sonradan evlenmesi halinde, baba ile bu aşamadan sonra soybağının kurulduğu kabul
edilir. Evlilik birliği dışında dünyaya gelen çocuk içinse ebeveynlerin sonradan
evlenmesi durumu da mümkün değilse, babalık davası ile soybağı kurulması hali
gündeme gelir. Babalık davası neticesinde yapılan yargılama, araştırma ve tıbbi testler
neticesinde mahkemede kesin kanaat oluşması halinde baba ile çocuk arasında
soybağı kurulabileceği yönünde hüküm kurulur.
Peki baba ile çocuk arasında soy bağının kurulması yöntemlerinden biri olan babalık
davasında, baba olması muhtemel kişi ile çocuk arasında ki ilişkinin tespiti maksadı ile,
taraflardan rıza dışı doku ya da kan örneği alınabilir mi?
Bunu değerlendirebilmek için önce babalık tespiti davasının aşamalarını bakmak gerekir.
MK 285/1’ye göre; ‘’Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren 300 gün
içinde doğan çocuğun babası kocadır.’’ Babalık davası, evlilik birliği dışında ya da evlilik sona
erdikten ve 300 günlük süre de geçtikten sonra dünyaya gelen çocuklar için gündeme
gelmektedir. Bunun yanında çocuğun evlilik birliği içinde doğması halinde dahi, babanın
çocuğun kendisinden olma ihtimalinden şüphe duyduğu hallerde de gündeme gelir. Babalık
davasının amacı baba ile çocuk arasında soybağı tesisinin sağlanabilmesidir. Şunu da
belirtmek gerekir ki; babalık davasının temeli olan babalık karinesi adi bir karinedir,
çürütülebilir; yani aksi ispat edilebilir. Bu karine babalık davası içinde çürütülebileceği gibi
soybağının reddi davasıyla da çürütülebilir.
Babalık davasını açma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu nedenle kişi sınırlı ehliyetsiz
olsa dahi yasal temsilcinin iznine gerek olmaksızın işbu davayı açabilir. Kocanın tam ehliyetsiz
olması halinde(akıl hastalığı vb.), yasal temsilcilerin koca adına soybağının reddi davası açma
hakkı bulunmamaktadır. Ergin olmayan çocuğa dava aşamasında menfaatlerini korumak
maksadı ile atanan kayyımın, soybağının reddi davası açmamış olması, çocuğun ergin
olmasından sonra soybağının reddi davası açmasına engel teşkil etmez. Bu davalara
bakmakla görevli mahkemeler aile mahkemeleridir. Aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde
ise asliye hukuk mahkemeleri bu davalara bakmakla görevlidir.
MK. md. 284’e göre; ‘’Soybağına ilişkin davalarda, hakim maddi olguları re’sen araştırır,
kanıtları serbestçe takdir eder. Taraflar ve 3. kişiler, soybağının belirlenmesinde zaruri olan
ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle
yükümlüdür. Davalı, hakimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hakim,
durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir.’’
denmektedir.
Bu durumda tartışmaya mahal verebilecek ilke ise ‘’tıpta zorlama olmaz’’ ilkesidir. Konuya
emsal teşkil eden bir olay geçtiğimiz dönemde İzmir’de yaşanmıştır. İzmir'de 19 yıldır evli
olan bir çiftin şiddetli geçimsizlik nedeniyle açmış olduğu dava sonrası boşanma talebinde
bulunan baba, çiftin evlilik birliği içinde doğan çocuğunun da kendinden olmadığı iddiası ile
babalık davası açmış ve mahkemeden DNA testi yapılmasını istemiştir. Test yaptırmak
istemeyen anne için, mahkemece MK m 284.’e göre Adli Tıp Kurumu'na kolluk kuvvetlerinin
zoruyla getirtilerek kanının alınması kararlaştırılırken, devreye giren emniyet görevlilerince,
tıpta zorlama olamayacağını belirterek mahkemenin gerekçe gösterdiği kanun maddesi için
kağıt üzerinde olan ancak uygulanmasına imkan bulunmayan bir karar olduğu belirtilmiş ve
anne kan örneği vermekten imtina etmiştir. Annenin imtina edişi sonrası ise mahkemece
çocuğun babadan olmadığı yönünde karar verilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafındansa bu tip durumlarda izlenecek yol, İstanbul ilinde
görülen bir soybağının tespiti davası ile daha net şekilde belirlenmiştir. Söz konusu kararda
“Babalık davasında DNA testi yaptırmak üzere kendisine davetiye çıkarılan davalı erkek
gerekli kan ve doku örneklerini vermez ise, bu incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar
verilmelidir” denmektedir. Bu duruma dayanak olan düzenleme ise yine MK 284. maddedir.
Yargıtay’ın bu karar ile mevcut yasal düzenleme güçlenmiş ve izlenecek yol da daha net
olarak belirlenmiştir.
Günlük hayatta bu duruma emsal niteliklerde pek çok kararlar verilmiş durumdadır. Emsal
kararlar ışığında da değerlendirme yapıldığında görülmektedir ki, babalığın tespiti davası
tarafların yanı sıra kamu düzenini ve özellikle çocuğun menfaatlerini de ilgilendirmektedir. Bu
sebeple taraflardan ve 3. kişilerden doku ve kan örneği alınması noktasında ilgili kişilerin
zorla getirilmeleri ve tıbben babalık davası amacı ile sınırlı ölçüde vücudundan örnek alınması
yönünde mahkemece karar verilebilecektir. Uygulamada kişinin rızası aranmaksızın işlem
yapılabilecektir.