202004.11
0

NEYLEYİM SEN YOKSAN EĞER, TERK NEDENİ İLE BOŞANMAYIP… , Av. Asena İlayda ATEŞ

NEYLEYİM SEN YOKSAN EĞER, TERK NEDENİ İLE BOŞANMAYIP…

 

Av. Asena İlayda ATEŞ

 

Bilindiği üzere terk kelimesi anlam itibari ile ayrılıp gitme, bırakma, vazgeçme anlamlarında kullanılmaktadır. Peki evlilik birliği içinde eşlerden birinin ortak yaşanan konutu terk etmesi halinde süreç hukuki olarak ne şekilde yürütülmelidir?

 

İşte tam bu noktada terk, kanun koyucu tarafından bir boşanma nedeni olarak kabul edilmektedir. Türk Medeni Kanunu’muzun İkinci Bölümü Boşanmayı düzenlemektedir. Bölüm içeriği uyarınca boşanma sebepleri sırası ile sayılırken terk, dördüncü sırada ve 164. madde içeriğinde sayılmaktadır.

 

Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadı ile, diğerini terk eder ve haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmez ise terk edilen tarafın TMK m 164 uyarınca boşanma davası açabilecektir. Ancak bunun için belirli koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu koşulların sağlanmış olunması halinde ise, boşanma davası içeriğinde mahkemece evlilik birliğinin artık çekilmez bir hale gelip gelmediği hususu araştırılmayacaktır.


Terk nedeni ile boşanma davası açılabilmesi için gerekli koşullar süreç işleyiş sırası ile şu şekildedir;


  1. Eşlerden birinin, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk etmesi
  2. Eşlerden birinin, haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmemesi,
  3. Bu durumun en az 6 (altı) ay sürmesi
  4. 6 (altı) aydan sonra bu durum devam ederken, istem üzerine hakim ya da noter aracılığı ile terk eden eşe ihtar yapılması
  5. Yapılan bu ihtarın sonuçsuz kalması

Eşlerden birinin, diğerini evden kovması, evi terk etmeye zorlaması ya da eve dönüşünü engellemesi, eve almaması gibi durumlarda da terk nedeniyle boşanma davası açılabilmektedir. Ancak bu durumda eşini ortak konuta almayan kişi terk etmiş sayılmaktadır.


Terk edilen eş, dava açmak üzere başvuru yapmadan evvel, hakim ya da noter aracılığı ile esasa dair bir inceleme yapılmaksızın terk eden eşe ihtarname ile, 2 (iki) ay içinde ortak konuta dönmesi gerekliliğine dair bildirimde bulunarak, ortak konuta dönülmemesi halinde ise, devam edecek sürece dair bilgilendirmede bulunmak durumundadır. Terk eden eşe tebligat yolu ile ihtar yapılamaması halinde ilanen tebligat yolu ile de ihtarda bulunulabilir.


Yukarıda koşullar içinde sayılan 6 (altı) ve 2 (iki) aylık süreler ise uygulamada şu şekilde kullanılmaktadır; boşanma davası açabilmek için beklenen 6 (altı) aylık sürenin, 4. (dördüncü) ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamayacak ve ihtardan sonra ise 2 (iki) aylık geçmedikçe dava açılamayacaktır. Yargıtay’ın hakim görüşüne göre, bu iki aylık sürenin 60 gün şeklinde değerlendirilmesi dahi mümkün görülmeyerek tam 2 ay biçiminde değerlendirilmektedir.


Ancak bu durumda önemle belirtmek gerekir ki, eşlerden herhangi birinin, hastalık nedeni ile evden uzak kalması, hastanede tedavi görüyor olması nedeni ile evden uzak kalması ya da iş veya askerlik gibi nedenlerle evden uzaklaşması ve eşlerin ayrı yaşamak durumunda kalmaları terk sayılarak bu kapsamda terk nedeni ile boşanma talebinde bulunulamayacaktır. Bu koşullarla başlayan ayrılığın, koşullar ortadan kalktıktan sonra da devam ediyor olması halinde ise, terk nedeni ile boşanma koşulları oluştuğu taktirde bu dayanak ile dava açılabilmesi mümkün hale gelecektir. Bu halde de süreler, koşulların ortadan kalkması itibari ile başlayacaktır. Örnek vermek gerekirse, salgın hastalık nedeni ile eve dönememeksizin vazifesi başında bulunan hekim, salgın hastalık durumunun ortadan kalkması akabinde de evine dönmüyorsa terk nedeni ile boşanma talebinde bulunabilmek için başlayacak olan 6 (altı) aylık süre, hekimin, evden, görev sebebi ile ayrıldığı ilk günden değil, salgın hastalığın ortadan kalktığı ve eve dönüşü mümkün iken dönmemeyi tercih ettiği günden itibaren başlayarak hesaplanacaktır. Yine örnek vermek gerekirse, görevi nedeni ile yurt dışı uçuşu yapan bir hava yolu görevlisinin uçuşların iptal edilmesi ve belirli bir süre ile yasaklanması halinde evine dönememesi halinde de bu durum, söz konusu engellerin ortadan kalktığı tarihe kadar terk sayılmayacaktır.


Terk nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için ortak yaşama ara vermenin toplamda en az 6 (altı) ay boyunca devam etmesi gerekmektedir. En az 6 (altı) ay olarak belirtilen süre şu şekilde ikiye bölünmektedir;


  1. Ortak yaşamın sona ermesinin başladığı tarihten itibaren en az 4 ay bitmedikçe terk eden eşe ihtarname gönderilemeyecektir.
  2. İhtarnamenin tebliğinden itibaren en az 2 ay geçmedikçe boşanma davası açılamayacaktır.

Burada terk nedeni ile boşanma davası açabilmek için geçirilecek olan 6 (altı) aylık süre asgari süre olup bu davayı açabilmek için bir azami süre sınırı ise bulunmamaktadır.


Ortak konutu terk eden eşe, ihtarname metni gönderildikten sonra 2 (iki) ay içinde ortak konuta dönmesi, dönmediği takdirde ise muhtemel sonuçların açıkça bildirilmesi gerekmektedir.


İhtar ise, herhangi bir Aile Mahkemesinden talep edilebileceği gibi noter aracılığı ile de yapılabilinecektir. Terk edilen eşin talebini alan mahkeme ya da noter, terk eden eşe ihtarın tebliğ tarihinden başlayarak iki ay içinde eve dönmesini, eve dönülmediği takdirde ise boşanma davası açılacağını bildirmelidir.


Burada, terk etmiş olan eş kusurlu olup, ihtarname ile terk eden eşe dönmesi için ihtarda bulunan eşin ise bu kusurlu davranışı affetmiş olması gerekir ve böyle kabul edilir. Terk eden eşin, ortak konutta eşine şiddet uygulaması sonrası ortak konuttan ayrılması ve şiddet gören eşin ise ortak konutun kilidini değişmesi akabinde yapılan ihtarda terk eden eşin eve dönüşü için kendisine anahtar temini hususunun da ihtarname metninde belirtilmesi gerekir. Ortak yaşama dönüşü için ihtar ile talepte bulunulan eşin ortak konuta dönüşü halinde bu konutun ortak yaşam için gerekli koşulları barındırıyor olması ya da terk eden eşin ortak konuttan uzakta olması ve dönüşünün mali yüküne katlanamayacağı hallerde davet edilen eşe, uygun miktarda yol giderinin de gönderilmesi ve gerekli bedelin gönderildiğinin ihtar metninde belirtilmesi gerekir. Zira terk eden eşe yapılan ihtarın samimi olması ilk koşuldur. Yargıtay kararlarında da bu koşul aranmakta olup aksi hallerde yani gönderilen ihtara uyulmasının imkan dahilinde olmaması halinde ise ihtara uyulmaması haklı görülmektedir.

Yine terk edilen eşin ihtar ile terk eden eşe bildirimde bulunması, terk edilenin yapılan kusurlu davranışı affetmiş ya da hoşgörü ile karşılamış olacağı şeklinde yorumlanacağından Yargıtay kararları ile de sabit olduğundan terk edilen eş, terk eden eşin önceden yapmış olduğu kusurlu davranışları öne sürerek boşanma talebinde bulunamayacaktır.


Bu 6 (altı) aylık süre dolmadan evvel, evi terk eden eşin, ortak konut konuta dönmesi halinde, süre koşulu sağlanmadığından terk nedeni ile boşanma davası açılamaz. Fakat, terk eden eşin, 6 (altı) aylık süre dolmadan ortak konuta dönmesi akabinde yeniden evi terk etmesi halinde ise, terk eden eşin bu dönüşü ya da dönüşleri samimi görülmeyecek ve bu durum hakkın kötüye kullanımı biçiminde değerlendirilerek terk süresi kesintiye uğramamış gibi hesaplama yapılacaktır. Ancak, ortak konuta dönüşünde samimi olan eş için yeni ve farklı gerekçeler ile yeniden ortak konutu ter ederse, terk için gerekli 6 (altı) aylık süre yeniden ve sıfırdan işlemeye başlar.


Son olarak belirtmek gerekir ki, eşler arasında boşanmaya dayalı devam eden bir yargılamanın varlığı halinde bu süreç işlerlik kazanmayacaktır. Buna ek olarak ayrı yaşamanın evlilik birliği içinde haklı görüldüğü bir takım hallerde, terk nedeni ile boşanma prosedüründen müstesna tutulacaktır. Boşanma davasında dayanak olarak terk nedeni ile boşanma gerekçesinin, evlilik birliğinin temelinden sarsılması ile aynı anda ya da terditli biçimde açılabilmesi de mümkün değildir.