EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI SEBEBİ İLE BOŞANMA
EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI SEBEBİ İLE BOŞANMA
Yazar : Av. Asena İlayda ATEŞ
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumu, yani halk arasında şiddetli geçimsizlik olarak bilinen durum Türk Medeni Kanunu (kısaca TMK) kapsamında bir boşanma nedeni olarak yer almaktadır. Boşanma en sade anlatımla; eşler sağ iken birinin veya her ikisinin rızası ile yargı makamları önünde açılan bir dava neticesinde evliliğin sona erdirilmesidir.
Yasa hükmüne göre boşanmanın yalnızca kanunda belirlenen nedenler ile gerçekleşmesi mümkündür. TMK’da boşanma nedenleri genel ve özel olmak üzere 2 ana başlıkta toplanmıştır. Özel nedenler, kanunda ayrıca sayılan ve sonuçları belirlenen nedenler olup; zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı gibi nedenler boşanmanın özel nedenleridir. Genel nedenler ise kanunda düzenlenmiş fakat açıkça nelerin bu sınıfa girdiği belirtilmemiş, bu konuda takdirin hakime bırakılmış olduğu nedenlerdir.
Evlilik birliğini temelinden sarsılmasına ilişkin düzenleme, TMK m. 166’da yapılmıştır ve düzenleme aşağıdaki şekildedir. Madde 166:
(1)Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
(2)Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
(3)Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
(4)Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
Görüldüğü üzere yasa koyucu, toplumun temel taşı olan aile kavramını korumayı öncelik edinmiştir. Aile kavramını korumayı amaçlaması sebebi ile de mevcut yasalar kapsamında boşanmayı yalnızca eşlerin talebine bırakmamaktadır. Bu noktada sabit deliller, somut örnekler aramakta ve birlikte yaşamanın çekilmez kılındığını görmek istemektedir. Yargıtay’ın da bu noktada görüşü aynı niteliktedir, Yargıtay kararları aşağıda içeriktedir.
( T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2016/25629 E. 2017/4166 K. 11.4.2017 T. ) Davacı- karşı davalı kadının eşi hakkında asılsız şikayette bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı erkek dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının kabulüyle boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile erkeğin davasının reddi hatalıdır.
(T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2015/25371 E. 2017/3755 K. 3.4.2017 T.) Yerel mahkemenin hangi delillerle sonuca ulaştığını değil, dayanılan delillerde yer alan hangi vakıanın kabul edildiğini Yargıtay denetimine elverişli şekilde gerekçeli olarak açıklaması zorunludur. Somut olaya gelince; mahkeme gerekçeli kararında davacının kusurlu davranışları ile müşterek hayatın sürdürebilmesi eşlerden beklenmeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olduğu, kusurlu olan davalı eşin de boşanmayı istemesi sebebiyle boşanmalarına karar vermiş ancak davalı eşin kusurlu davranışlarının neler olduğunu belirtmemiştir. Bu haliyle karar kendi içinde çelişkili ve yeterli gerekçeden yoksun olup, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/1-c maddesindeki unsurları içermemektedir. Bu bakımdan gerekçesiz karar oluşturulması usule aykırı bulunmuştur.
Görüldüğü gibi birlikte yaşamın elverişsiz halde olduğunun kanıtlanabilmesi akabinde boşanma kararı verilmesi mümkün iken, bunun tam olarak kanıtlanamaması neticesinde verilmiş boşanma kararları ise usule aykırı olarak nitelendirilmiş ve Yargıtayca uygun bulunmamıştır.
Tüm bunlardan da anlaşılacağı gibi evlilik birliğinin temelinden sarsılması kavramı çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Bireysel farklılıklar, eşlerden birinin diğeri üzerinde ki baskısı, hayata bakılan noktaların ve beklentilerin farklılığı, çiftlerin ailelerinin evliliğe müdahalesi gibi pek çok neden, kimi çift için aşılabilecek küçük problemler iken kimileri için evliliği sarsan ve çekilmez kılan nedenler haline gelebilmektedir. Bu sebeple eşlerin yaşamış olduğu her uyuşmazlık da hakim nazarında şiddetli geçimsizlik olarak sayılmamakta ve boşanmak için yeterlilik teşkil etmemektedir.
Esas olan eşlerin kendi özgürlük alanları içerisinde evlilik birliğini koruyup devamını sağlayabilmelerdir. Eğer söz konusu anlaşmazlıklar, hakim nazarında boşanmanın, evlilik birliği, toplum sağlığı, taraflar ve varsa ortak çocuklar için daha yararlı olacağı kanaatini uyandırırsa ancak bu noktada boşanma kararı hakim tarafından tarafların ve şahitlerin beyanları da dikkate alınarak ve tabii somut olay değerlendirilerek verilmektedir. Hakim bu tip durumlarda eşlerden en az birisinin ortak hayatı sürdürmesi kendisinden beklenemeyecek durumda ise boşanmaya karar vermektedir.