202003.23
0

CORONAVİRÜS SALGINININ TİCARİ SÖZLEŞMELER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ BAKIMINDAN BİR HUKUKİ DEĞERLENDİRME, Av. Burak DEMİR

CORONAVİRÜS SALGINININ TİCARİ SÖZLEŞMELER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ BAKIMINDAN BİR HUKUKİ DEĞERLENDİRME

Av. Burak DEMİR

 

2019 yılı aralık ayında Çin’de ortaya çıkarak tüm dünyaya yayılan ve ülkemizdeki etkilerini bugünlerde yoğun gösteren Corona Virüs (Covid-19) pandemisi , (ülkeler üstü küresel salgın)  iş hayatını ve sosyal yaşamın her alanını etkilediği gibi, ticari yaşamı ve ticari yaşamda faaliyet gösteren tüm şirket ve şahısları da etkilemekte, sağlık sorunlarının yanında birçok ekonomik sorun ve dolayısıyla hukuki ihtilaf doğurmaktadır.

Bu noktada ortaya çıkan en önemli sorunlardan biri salgın hali olmadan önce olağan ticari hayat ve ekonomik şartlarda yapılan ticari sözleşmeler, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri, eser sözleşmeleri, satış sözleşmeleri, tüketici sözleşmeleri gibi sözleşmelerde mevcut hükümlerin salgın halinde sürdürülüp sürdürülemeyeceğidir.

İşyerlerinin kapatılması, ürün dağıtımında ve tüketimde yaşanacak aksaklıklar, seyahat kısıtlamaları, karantinalar ve bu bağlamda gerçekleştirilen tüm önlem ve kısıtlamalar muhtemel ekonomik krizlerin de tetiklenmesine sebep olacaktır.

Genel bir sokağa çıkma yasağının bile konuşulduğu bugünlerde, tüm gerçek ve tüzel hukuk kişilerini etkileyen bu salgının, ekseriyetle sözleşme serbestisi ilkesi doğrultusunda hazırlanmış sözleşmeleri ve bu sözleşmelerdeki hükümleri etkileyemeyeceğini söylemek mümkün olmayacaktır.

Bu aşamada akla gelen ilk sorular tarafların sözleşme hükümlerinden ne derece sorumlu olacakları, salgının sorumlulukları ne derece etkileyeceği, sözleşmelerin askıya alınıp alınmayacağı yönündeki sorular olacaktır.

Corona Virüs salgını hukuk hayatında mücbir sebep sayılabilir mi?

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-90 E. 2018/1259 K. Sayılı ve 27.06.2018 tarihli kararında mücbir sebep;  borçlunun kusurundan kaynaklanmayan, iştigal ve işletmesi haricinde meydana gelen, sözleşmeden kaynaklanan borcun ifa edilmemesine kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olay olarak tanımlanmıştır.

Buna göre deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır. Haliyle Corona Virüs pandemisi de tüm dünyada etkisini gösteren salgın bir hastalık olduğundan mücbir sebep sayılıp sayılamayacağı belki bundan 1 ay önce tartışılabilecek bir konu iken, bugün salgının mücbir sebep olduğu çok nettir. Bu netliğe bizi götüren gerçeklik şudur;

Dünyadaki konjonktür gözetildiğinde ve 65 yaş üstü kişiler ve kronik rahatsızlığı olan kişilere sokağa çıkma yasaklarının uygulanmaya başlandığı, Dünya Sağlık Örgütü’nün Corona Virüsü, “Pandemi” yani küresel salgın olarak ilan ettiği ve küresel risk oranını çok yüksek oranına çıkardığı, tüm duruşmaların ertelendiği, tüm icra takip işlemlerinin durdurulduğu, sosyal mekanların kapatıldığı, AVM’lerin kepenk indirdiği,  okulların kapatıldığı,  kati seyahat kısıtlamaların getirildiği bir ortamda Corona Virüsün mücbir sebep sayılması gerektiği aşikardır.

Birçok işletme, şirket, şahıs mücbir sebep olan ve hiçbir şekilde daha önceden öngöremeyeceği bu salgının ortaya çıkardığı ve yukarıda belirttiğimiz nedenlerle bir kısım yükümlülüklerini yerine getiremeyecek duruma gelebilecektir.

Mücbir sebep sayılan Corona Virüs salgını ticari sözleşmelerden kaynaklı borcu ortadan kaldırır mı? Aşırı ifa güçlüğü hükmü uygulama alanı bulur mu? Sözleşmelerde uyarlama yapılabilir mi?

Mücbir sebep her ne kadar borcun yerine getirilmesini etkileyen bir husus olsa da, ticari hayatın hacmi azalsa da devam etmesi gerektiği ve salgın şartlarının kötüye kullanılmaması gerektiği de aşikardır. Ancak ve ancak mücbir sebep yani pandemi;  borcun yerine getirilmesini tamamen imkansız hale getiriyorsa, borcu ortadan kaldırıyorsa borcun sona erdiği düşünülebilecektir. Ancak borçlu objektif kriterlere göre, salgın olsa dahi borcunu yerine getirebiliyorsa borcun ortadan kalktığını söylememek mümkün olmayacaktır. BU noktada yaşanan somut olayın şartları her bir sözleşmesel ilişki açısından incelenmelidir.

Bu nedenle TBK’nın 136. maddesinde düzenlenen ifa imkansızlığı ya da 137. maddesinde düzenlenen kısmi ifa imkansızlığı hükümlerinin salgından şartlarından direkt etkilenmeyen sözleşmeler bakımından uygulanması söz konusu olmamalıdır. Yani bu aşamada salgın bir kısım sözleşmelerde borcu tamamen ortadan kaldırmayacaktır. Misal yaşanan salgından hiçbir şekilde etkilenmeyen ticari sahalar olabilir. Bu durumda yaşanan olayların bu sektörler açısından mücbir bir hal almayacağı açıktır. Buırda sözleşme ve sözleşmede üstlenilen edimin salgından ve salgına bağlı tedbirlerden etkilenip etkilenmediği iyi analiz edilmelidir.

Lakin yaşanan durum aşırı ifa güçlüğü yaratmış ise; ortada mücbir bir halin de bulunduğu gözetildiğinde Türk Borçlar Yasasının konuyu düzenleyen maddesi uygulama alanı bulacaktır. Kanunun 138. maddesine göre; Corona Virüs salgını gibi sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ya da öngörülmesi mümkün olmayan olağanüstü hallerde borcunu yerine getirmekte zorlanan borçlular mahkemeye başvurarak yeni objektif şartlara göre bir uyarlama yapılmasını talep edebilecektir.

Gelinen noktada; ülkemizde yapılan son yasal düzenlemelere göre ivedi işler dışında yargılamanın ve –nafaka takibi işlemleri hariç- tüm icra işlemlerinin durdurulduğu göz önüne alındığında tarafların objektif kriterlere göre karşılıklı ve iyiniyetli bir şekilde sözleşme serbestisi kapsamında sözleşmelerini yeni hal ve koşullara uyarlamaları gerektiğinde bu işlemler için bir hukukçudan yada bir arabulucudan yardım almaları hem pratik hem de hukuka uygun olacaktır.

Lakin tarafların bu konuda anlaşamamaları halinde borçlunun borcunu ihtirazı kayıt ile ifa etmesi ve sonrasında yargı yoluna başvurması böylece mahkemeden aşırı ifa güçlüğü nedeni ile sözleşmeye müdahalesinin istenmesi kanuna en uygun yöntem olacaktır.