201803.17
0

AİLE ŞİRKETLERİNDE KURUMSAL YÖNETİM ve ARABULUCULUK

AİLE ŞİRKETLERİNDE KURUMSAL YÖNETİM ve ARABULUCULUK

Türkiye’deki şirketlerin büyük bir kısmı aile şirketleridir. Aile tipi şirketlerden gelecek stratejisi olanlarının öncelikli hedefi kurumsallaşmaktır. Kurumsallaşma kavramı; aile anayasası, ortaklararası sözleşmeler, bir sonraki kuşağın görev alma şekli, yönetim kurulunun yapılandırılması, şirket içi denge ve kontrol mekanizmaları, yönetim kurulu işlevsizlikleri olasılığı ve şirket kilitlenmesinin engellenmesi planları, lider seçim usulü, bağımsız YK üyelerinin ve profesyonellerin konumlanması, imtiyaz halleri, iyi yönetim gibi birçok mesele ile yakından ilgilidir. Tüm bunlardan anlaşılmaktadır ki, kurumsallaşma en az sorunla işleyen ve sorun çıksa dahi çözümünü kendi içinde önceden ortaya koymuş bir şirket planlaması gerektirmektedir.

Aile şirketlerinde işler iyi gidiyor olsa dahi, aile ve akrabalık bağlarının sebep olduğu kırılganlıklar yaşanabilir. Şirketin ticari faaliyetleriyle hiç ilgisi bulunmayan bir sebeple; örneğin; eşlerin – kardeşlerin – kuzenlerin tartışması, aynı şirkette pay sahibi çekirdek aileleler arasında yaşanan rekabet, kıskançlık, heves – ego – yetenek – yeteneksizliklere bağlı farklılıklar, aile içi ani güven bunalımı, ayrılık, boşanma gibi durumlar bir anda şirketi umulmadık bir kırılganlık durumuna sokabilir. Aile içi kırgınlığın şirket içi krize dönüşmesi de elbette mümkündür. Tecrübelerimiz, önemli sayıdaki aile şirketinin başarıdan başarısızlığa yönelişinin, hatalı ticari kararlardan çok, aile içi sorunlardan kaynaklandığını ortaya koymaktadır.

Bu noktada kurumsallaşamama bir çok aile şirketinin, alt kuşaklara ulaşmadan sona ermesinin önemli bir nedenidir. Çözümse elbette kurumsallaşmaktır. İlk basamak, aile içinde yaşanması gayet normal olan ve ne aile anayasası,  ne ortaklar arası sözleşmeler, ne de şirket esas sözleşmeleri (şirket statüsü) ile engellenemeyecek olan sorunların çıkması halinde ne yapılacağının planıdır. Buna kriz planlaması adı verilebilir. “Oldu ya sorun çıktı, şimdi ne yapmak lazım? Nasıl bir uyuşmazlık çözüm yöntemi ile şirketimizin sorununu süratle çözeriz? Aile içi sorunumuzu şirkete yansımadan nasıl bertaraf edeceğiz?” gibi sorulara verilecek cevaplar önemlidir.

Bu türden sorulara verilebilecek en iyi cevap ARABULUCULUK’tur.

ARABULUCULUK’un şirketlere ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanmasına hiçbir engel yoktur. Özellikle aile şirketlerindeki sorunlarda mahkemeye başvurulması halinde, şirketin ismi kriz ve sorunlarla anılır hale gelmektedir. Ancak arabuluculuk gizlilik üzerine kurulu olduğundan, şirketin yaşadığı sorununun şirket dışından duyulması engellenir. Mahkemeye başvuru şirket değerinde negatif etki yapabilir. Hatta şirketin defter ve kayıtlarının taraflarca mahkemeye sunulması, şirketin rakipleri açısından sorun yaşayan şirketin önemli ticari sır, belge ve kayıtlarına ulaşılması riskini de beraberinde getirir. ARABULUCU gizlilik yükümü altında bulunduğundan, şirketin sır ve belgelerinin dışarı sızması mümkün değildir. Arabuluculuk bu haliyle şirket değerini koruyan, şirketi değer ve hatta itibar kaybı riskinden uzaklaştıran bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir.

Aile olmanın bir özelliği de, bugün kavga edip, yarın barışabilmektir. En basitiyle aile içi tartışması olmayanımız yoktur. Ancak ailelerde sorunlar genelde geride kalır ve derinleşmez. Ancak aile sorunu geride bırakmaz ve mahkemeye başvurursa, davalı olan taraf aile olma psikolojisinin dışına çıkarak “madem beni dava etti, ben de ona gününü göstereceğim” tavrına girebilir.  Bu durum derinleşen bir şirket içi kavganın, benzetme ile ateşe odun atarak daha yakıcı hale gelmesi ve gerçekten söndürülmesi zor olacak bir duruma çevrilmesidir. Bu haliyle mahkemeye başvuru, aile ilişkilerinde psikolojik girdaba neden olabilir. Denmez ama “beni arabulucuya verdi” demek de hiçbir duygusal olumsuzluk yokken, hatta aksine arabulucu kelimesinde olumluluk, uzlaşı ve mutluluk varken, “ beni dava etti” cümlesi savaş ve çatışma psikolojisine neden olmaktadır.

Mahkemelerde iki tarafın kazandığı bir model yoktur. Sonuçta davada davacı-davalı şeklinde isimlendirilen, nihayetinde ise kaybeden ve kazanan olmak üzere iki taraf vardır. Arabuluculukta ise iki tarafın kazanması ve mutabakatı esastır. Bu haliyle mahkemelerde ilişkiler zedelenebilirken, arabuluculukta ilişkiler onarılmaktadır.

Mahkemede sorunların çözümü yıllar alırken, arabuluculukta birkaç hafta, birkaç gün veya çok zaman birkaç saatte uzlaşı yaratılabilmesi, önemli bir faydadır. Arabuluculuk neticesinde varılan anlaşma hukuki değer olarak mahkeme kararı ile eş düzeydedir.

Mahkeme kararı ne  şekilde olursa olsun, bu karar taraflar arasındaki temel çatışma sebebini ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü, devlet kudreti nedeniyle hakimin iradesine taraflar boyun eğse de, bu karara razı olmak anlamına gelmez. Özetle, hakim ne derse o olur ancak taraflardan en az birisi sonuçtan mennun kalmayabilir. Mahkemenin kararı, taraflar arasındaki tüm sorunların sona erdiği anlamına da gelmez. Arabuluculukta ise karşılıklı mennuniyet ve mutabakat vardır. Arabuluculukta varılan sonuç, menfaate uygun ise kabul edilir ve el sıkışılır.

Mahkemelerde şekil, usul kuralları taraflarca rahat müzakerede bulunmayı engeller. Mahkemelerde derdini ifade edememek rastlanabilen bir durumdur. Mahkemelerin görev sınırları dahi (Aile Mahkemesi, Ticaret Mahkemesi vb) birbirleri ile ilgili sorunların tek bir mahkeme tarafından ele alınmasını engeller. Yazımızdaki gibi eğer bir aile şirketi içinde sorunlar yaşanıyor ve bu sorunlar hem aileyi hem şirketi ilgilendiriyorsa muhtemelen birden fazla mahkemede görülecek, birden fazla dava dosyası gündeme gelecektir. Ancak arabulucu özel hukukla ilgili olan tüm konularda ticari/ailevi vb. fark yaratmaksızın bir uzlaşı yaratabilme yetki ve imkanına sahiptir.

Mahkeme süreçlerinde, karşı tarafı suçlayarak kazanmak esastır. Davacı, davalının kusurlarını anlatarak haklılığını ispat etmeye çalışır. Davalı ise “ben kusurlu değilim, o kusurlu” yaklaşımı gösterir. Arabuluculukta ise kusura odaklanmak değil, çözümü konuşmak esastır. Arabuluculukta çözüm önerisi sunmak, alternatif fikirler üretmek gerekir. Uzman arabulucunun yönlendirmesi nedeniyle suçlayıcı bir yaklaşım değil,  birleştirici bir yaklaşım görülür. Başbaşa konuşmakta zorlananlar, arabulucu huzurunda konuşabildiği için aslında şirket menfaatine geniş bir müzakere imkanına da yaratılmış olur.

Hakim, kanun ne diyorsa onu yapar. Katı yasal çerçeve dışına çıkamaz. Oysa ki arabulucu açısından çerçeve katı değil, esnektir. Kanunda yer almayan, ihtiyaç duyulan bir çözümü üretmek arabuluculukta mümkündür. Hatta arabulucu tarafların o an için düşünmediği, alternatif bir çözümü önerme imkanına da sahiptir.

Kurumsal bir yönetim isteyen her şirketin, özellikle aile şirketlerinin olası sorunları için öncelikle başvurması gereken uyuşmazlık çözüm yöntemi arabuluculuk olmalıdır. Arabuluculuk şirketin itibarının korunması, yönetim krizlerinin yaşanmaması, sorun yaşanırsa süratle geride bırakılması, şirketlerin devamlılığı  açısından oldukça faydalı bir yöntemdir.

Son sözler olarak, ortaklar arası sözleşmeler, aile anayasaları vb. kurumsallaşma kapsamında gerek duyulan tüm metinlerde sorun varsa arabuluculuk da olacaktır, yaklaşımı göstermek gerekir. Ortaklararası sözleşmeler, aile anayasası vb. metinlerde uyuşmazlığın oluşması halinde, arabulucuya başvurulacağı yazılmalıdır. Arabuluculuk, ailenin ve aile şirketin sorunlarının büyümeden, dışarıdan duyulmadan, sessizce ve hatta eskisinden daha iyi bir ilişki yaratılmasına imkan verecektir. Görüldüğü üzere, tüm ilişkilerin devamı açısından önemli faydalar sağlayan arabuluculuk, aile şirketlerinin alt kuşaklarca devamı açısından da oldukça faydalı bir tercihtir.